Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık)
Bipolar bozukluk diğer adıyla Manik Depresif hastalık genetik alt yapısı olan ama sonradan çıkan bir hastalıktır. Hastalığın manik dönem ve depresif dönem olarak iki dönemi olur. Bazen de miks dönem denilen iki dönemin karışımı şeklinde olabilmektedir. Genelde hastalık manik bir dönemle ve ya depresif bir dönemle başlar.
Manik dönemle uykusuzluk, hareketlilik, aşırı para harcama, çok konuşma, çok süslenme ,abartılı makyajlar gibi normal olmayan davranışlar olabilir. Kişi kendinden beklenmeyecek davranışlar yapabilir. Manik depresif hastalıkta bazen halüsünasyonlar, düşünce bozuklukları olabilir. Bu halüsünasyon ve düşüncelerde genelde manik dönemde kendini iyi hissetmeyle ilgili, kendini önemli hissetme, bazen toplum içinde çok önemli bir şahıs, ünlü biri olduğunu iddia etmeler olabilir. Bazen neşeleri o kadar fazladır ki başkalarına da neşelerini bulaştırabilirler. Bazend e öfkeli ve saldırgan davranışları olabilir.
Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık) bazen depresyon atağıyla başları. Bu atağı klasik majör depresyon atağından ayırmak zordur. Ayırabilmek için manik atak geçirmiş olması gerekir. Depresif atakta da içine kapanma, hüzünlülük, hayattan bıkkınlık, yaşamdan zevk alamama gibi belirtiler olur. Bazende intihar düşünceleri görülebilir.
Tedavide her atak farklı farklı tedavi edilir. Hastanın Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık) konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekir. Hastalığın ilk belirtilerinde doktora başvurması sağlanmalıdır. Özellikle uykusuzluk manik atağın genelde ilk belirtisidir. Uykusuzluk olduğu durumlarda başvurmalıdır. Ailede bilinçlendirilmelidir. Çünkü genelde hasta hastalığının farkına varmaz. Bu yüzden aile tedavi için yönlendirmelidir.
Çocuklarda Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık) daha farklı seyredebilir ve anlaşılması zordur. Çocuğun kendine özgü neşesi ve hareketliliğiyle karışabilir. Hiperaktivite ve ya davranım bozukluğu ile karışabilir. Yine çocukta manik ve depresif döngü gün içinde bile birbirini takip edebilir. Bu nedenle iyi bir muayene ve hızlı tedavi önemlidir.
Manik ve depresif dönemler dışında da Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık) ta tedavi gerekir. Ara dönemlerde atağa girmemek için koruyucu ilaçlar kullanılır. Bunların en bilineni de lityumdur. Genelde lityum tedavi ve koruma için kullanılır.
detayYeme Bozuklukları
Yeme bozuklukları genel olarak Anoreksiya Nervoza, Bulmimiya Nervoza diye ayrılır.
Anoreksiya Nervoza
Beden görünümüyle ilgili aşırı uğraş, kilo kaybı ile giden bir hastalıktır. Çok zayıf olmalarına ve sağlığını tehdit etmesine rağmen kilo verme çabaları ve beden görünümüyle ilgili zihinsel aşırı bir uğraş vardır.
Yeme bozuklukları günümüzde gençler arasındaki zayıflık tutkusu nedeniyle giderek artmıştır. Özellikle modern toplumlarda moda ve ince mankenlerin çok ideal gibi gösterilmesi gençleri özellikle genç kızları çok etkilemektedir. Anoreksiya Nervozalı yeme bozukluğu olan gençlerde günümüzde fazladır.
Bu kişilerde zayıf olduğunu kabul etmeme olduğu gibi bazı beden bölgelerinin büyük olduğunu düşünürler. Anoreksiya Nervozalı hastalar hastalığın ciddi olduğunu düşünmeyebilirler. Yeme bozukluklu hastalar kilo vermek için çeşitli davranışlar geliştirirler. Az yeme, aşırı egzersiz yapma görülebilir. Yeme davranışını gizlemeye çalışır. Bazen yediğini kusma ve çeşitli ilaçlar kullanarak zayıflama görülebilir. Bazende tıkanırcasına yeme ve kusma davranışı anoreksiya nervozada görülebilir.
Aşırı zayıflığa bağlı tansiyon bozuklukları, adet düzensizlikler, tüylenme görülebilir. Anoreksiyalı kişiler genelde mükemmelliyetci kişilerdir. Bazen obsesif bozuklukla beraber gidebilir.
Bulimiya Nervoza
Bulimiya Nervoza diğer bir yeme bozukluğudur. Tıkanırcasına yeme atakları sonrasında kusma ve ya laksatif/diüretik ilaçları kullanarak kilo korunması davranışlarını içeren bir hastalıktır. Anoreksiya bozukluğuyla benzerlik gösterir. Bulimiya nevroza da anoreksiye nervozadan farklı olarak normal kiloda ya da biraz kilolu olabilirler.
Tıkanırcasına yeme atakları görülür ve bu ataklarda çok hızlı yerler. Bu atakları anksiyete ve depresif duygulanım başlatabilir. Daha sonrasında suçluluk hissederler. Daha sonra da kusma görülür.
Anoreksiya Nervoza ve Bulimiya Nervoza gibi yeme bozuklukları kronik hastalıklardır. Bazen tek atakla sonlanırken bazen ölüme sebep olacak kadar ağır seyredebilir. Tedavide özelleşmiş merkezlerde tedavi daha uygun olmaktadır. Psikiyatrik tedaviyle birlikte terapi uygulanır. Çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Bazen yatarak tedavi tercih edilir. Özellikle gençler arasında eğilimler düşünüldüğünde koruyucu tedavide çok önemlidir.
detayPanik Bozukluğu (Panik Atak)
Panik Bozukluğu en çok 15-24 yaş arası başlar. Çocukluk çağda da panik atak başlayabilir. Başlama yaşı azaldıkça birinci derece akrabalarda panik bozukluk görülme oranı artar. Ailesel yatkınlık vardır. Erkeklerde daha erken yaşta başlar. Kadınlarda panik atak yaşı daha yüksektir.
Agarafobiyle giden panik bozukluğunda nöbet korkusu açık alanlarda ev dışı yerlerde olur. Panik atak yaşayan hastalar hastalıktan önce daha fazla zorlu hayat şartları , sıkıntılı dönemler yaşamıştır.
Çocuklarda panik bozuklukta kendilerini ifade etmekte zorluk olabilir. Korku atakları, nefes alamama, okula gitme korkusu gibi kendini gösterebilir. Davranış problemleriyle ve ya okul fobisiyle karışabilir.
Panik atakla beraber, sosyal fobi, özgül fobi, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk görülebilir.
Panik bozuklukla beraber alkolü kötüye kullanımı görülebilir.
Panik atağa beklenmedik zaman ve yerde olabilir. Bedensel ve psikolojik belirtiler eşlik eder. Yoğun kaygı ve korku vardır. Çarpıntı, göğüste daralma hissi, göğüs ağrısı, nefeste daralma, baş dönmesi, titreme i uyuşukluk, daralma, ölüm korkusu , kontrolü yitireceği korkusu olabilir.
Panik Bozukluğu da panik ataklarla beraber aradaki kaygılı durumsal dönemi de anlatan uzun süreli bir durumdur.
Beklenti anksiyetesi, panik atak geçiren hastanın tekrar atak gelir diye korku yaşamasıdır.
Tedavide kaygı giderici ilaçlar kullanılır. Terapide bilişsel, bilişsel-davranışcı terapiler faydalıdır. Psikiyatrik ve psikolojik tedavi beraber yapılmalıdır.
detayÇocukta Öfke Kontrolü
Öfkenin sözlük anlamı; Engellenme, incinme ya da gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap.
Hoşnutsuzluğun hakim olduğu kuvvetli bir duygudur. Bir saldırganlık hali değil bir duygu halidir. Öfkeye neden olan faktörler , hayal kırıklığı, engellenme, özgüven kaybı, kişisel beklenti, isteklerin olmaması, sosyal beklentilere uymayan davranışların meydana gelmesi.
Öfke yararlı mıdır, zararlı mıdır?
Öfke insana yararlı olan temel bir duygudur ve evrensel özellik gösterir.
Öfke sinyalleri içinde bulunulan toplumdaki diğerleri tarafından kolaylıkla algılanır. İnsan toplulukları arasında bu sinyaller ortaktır ve her toplum aynı algılar.
Mesela yanlış bir davranışında çocuğa kızarak kaşlarını çatan annenin sinyalini çocuk hemen alır. Bu hareket yalnış davranışın devam etmesini engeller. Çocuk bakmasa bile anne ses tonunu alçaktan yükseğe doğru ‘mmmmmh’ sesi çıkarsa da amacına ulaşır. Uyarıyı alan çocuk kaygılanır ve duraklar. Duraklayınca annenin uyarısı durur böylece çocuğun kaygısı azalır.
Davranışın tekrarlamaması için annenin neden kızdığını açıklaması gerekir. Yoksa bu davranış başka zaman tekrarlar.Davranış öğrenmesinin tamamlanması için kızma davranışı açıklanarak bilişsel olarakta yerleştirilmelidir.
Geri bildirim almadan verilmeye devam eden sinyaller ve ya çocuğun geri bildirim aldığına dair sinyal vermemesi bu harmoniyi bozar.
Çocuk davranışa devam eder anne otoriteyi sağlamak için daha hiddetlenir ve şiddet uygularsa. Bu durum çocuğa yanlış hareketi neden yapmaması gerektiğini öğretmeyeceği gibi ilişkilerine zarar verir.
Sonuç olarak: Kullanmasını bilirsen öfke gibi olumsuz bir duygu iletişimde olumlu olarak kullanılabilir.
detayDepresyon Tedavisi
Günümüzde depresyon çok iyi bilinen hastalıkların başında gelmektedir. Depresyon insanın hayat kalitesini çok düşüren bir hastalıktır. Depresyon iş ve okul yaşamını etkiler. günümüz şehir yaşamı ve ilişkileri depresyonu tetiklemektedir. Ayrıca depresyonun genetik olarak da geçişi olabilmektedir.
Depresyon belirtileri çökkünlük hali, yaşamdan zevk alamama, eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama, içe kapanma şeklinde olabilir. Bazen uyumsuzluklar , iş okul veriminde düşmeler olabilir.
Depresyonda bunun dışında fiziksel belirtiler olabilir. Halsizlik, iştahsızlık, uykusuzluk sıktır. Bazen de depresyon tam tersi uyku ve iştahta artışı yapabilir.
Çocuklarda ki depresyonlarda daha çok içe kapanma yerine hırçınlıkta artış, kavgacılık olabilir. Bu nedenle davranış bozukluğu ve hiperaktivite ile karışabilir. Bu durumda eğer bu davranışlar çok yeni başlamışsa depresyon düşünülebilir. Ayrıca çocuk ve ergende anne baba ayrılıkları, okul değişiklikleri, arkadaş ilişkilerinde problemler gibi günlük sorunlar depresyona neden olabilir.
Ergen depresyonlarına madde bağımlılıkları, okul başarısızlıkları, akran sorunları eşlik edebilir.
Bipolar Bozukluk ( Manik Depresif hastalık) da ki depresyon genelde majör depresyonla karışabilir. Burada daha önce bir manik hastalık geçirmişse bipolar bozukluğun depresif dönemini geçiriyor olabilir. Çocukta Bipolar bozukluk (manik depresif hastalık) genelde yaramazlık, hiperaktivite ve benzeri hastalıklarla karıştığı için atlanır. Bipolar Bozuklukta ki depresyonun tedavisi daha farklıdır bu nedenle bipolar depresyonu ile majör depresyon ayırt edilmelidir.
Depresyon tedavisinde ilaç tedavisi yanında psikoterapi uygulanır. Psikoterapi teknikleri hastadan hastaya değişebilir. Ayrıca depresyon hastasının hastalanma nedeni çevresel etkenlere ikincil bir depresyonsa çevresel faktörler düzeltilmeye çalışılmalıdır. Örneği okul değişimiyle depresyon yaşayan bir çocuk ve gencin okuldaki yaşamına müdahalelerle okula alışması sağlanabilir.
Yine travma sonrasında depresyon görülebilir. Bunu eğer eşlik eden post travmatik stres bozukluğu( travma sonrası kaygı bozukluğu) varsa beraber değerlendirilip tedavi edilmelidir.
Depresyona ayrıca anksiyete bozukluğu, panik atak, psikoz gibi hastalıklar, obsesif kompulsif bozukluk, gibi hastalıklar eşlik edebilir. Her bir hastalık ayrıca değerlendirilip beraber tedavi edilmelidir. Bu hastalıklara göre ilaç tedavileri ve psikoterapiler uygulanır. Tedavide çocuk ve ergen psikiyatrisleri veya psikiyatrisler ile psikologlar beraber çalışmalıdırlar.
[button link=”http://www.serdaralparslan.com/randevu” size=”small, medium, large” target=”_self” icon=”cog” color=”green”]Dr.Serdar Alparslan – Psikiyatri Uzmanı – Randevu Al[/button]
detayHer hareketli çocuk hiperaktif midir?
Son yılların moda terimleri hiperaktivite ve dikkat eksikliği, anne babaları en çok endişelendiren konular arasında yer alıyor. Biraz hareketli ve asi çocukların aileleri ‘Çocuğum hiperaktif mi?’ korkusuna kapılıyorlar. Peki her yaramaz, asi veya hareketli çocuk hiperaktif midir? Hayır. Öncelikle hiperaktif çocukla, disiplin problemi olan çocukları iyi ayırt etmek gerekir.
Günümüzde artık çocuklar, derslerde ve evlerinde geçmiş yıllara oranla daha rahat ve özgürce hareket edebiliyor. Dolayısıyla eski yıllarda olduğu gibi ‘mum gibi’, kurallara itaatkar, disiplinli çocuklar yok. Aileler çocuklarını daha disiplinsiz, daha serbest yetiştiriyorlar. Bunun sonucu olarak da, okulda ya da sosyal yaşamlarında kurallara uyamayan çocuklar aileleri tarafından hiperaktif olarak adlandırılıyorlar.
Gerçekte hiperaktif tanısı koyulabilecek çocuklar, dikkat konusunda ciddi sıkıntı yaşar ve dikkatini vermesi gereken durumlarda konsantre olamazlar. Ama disiplinsiz çocuklarda dikkat sorunu yoktur. Zorlayınca dikkatini verebilen çocuk, sadece işi yapmak istemediği için yapmaz.
Hiperaktif çocuklar, kendisiyle konuşulsa dahi, davranışlarını istese bile düzeltemez. Disiplin sorunu yaşayan çocuklar, davranışlarını gitgide düzeltir. Sergilediği davranışları da genelde bilinçli yapar. Genelde ilgi görmek isteyen bu çocuklar, çoğunlukla evde fazla ilgi ile büyütülen çocuklardır. Yine mutsuz evlerde sorunlar yaşayan çocuklar da okulda uyum sorunları yaşar ve rahatlıkla hiperaktif çocuklarla karıştırılabilirler.
Bu yüzden iyi bir muayene her zaman önemlidir. Çocuktaki depresyon ve anksiyete gibi hastalıkları da araştırmak gerekir.
Yine ergenlikle başlayan kimlik karmaşası , davranım bozuklukları gibi durumlar da genelde aileler tarafından hiperaktivite damgası yer fakat bu davranış şeklinin, hiperaktiviteyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu gençlik buhranları başka durumlardır ve çok önemlidirler. Müdahale edilmezse başka hastalıklara dönüşebilirler. Bu yüzden basitçe hiperaktif deyip işin içinden çıkamazsınız. Bu duygu durum bozuklukları, içinde terapinin de olduğu tedaviler gerektirir.
Hiperaktivite bu problemlerden farklı olarak 3 yaşından önce başlar. Ergenlikle başlayan hastalıklar öncelikle bu yüzden hiperaktivite olamazlar. Ama bazı hiperaktivite durumlarında ergenlikle belirtiler şiddetlenir, aile ve hasta için daha kötü sonuçlar doğurur.
Bazen karşıt olma bozuklukları hiperaktivite ile karışır. Bu bozuklukta da genelde ‘karşıt olma’ durumu,anne, baba vaya başka bir aile büyüğüne ya da öğretmen gibi otorite karakterlere karşı gelişir.
Özellikle öğretmenlere karşı gelme durumu hiperaktivite sanılabilir, ama burada da sadece seçilmiş birkaç öğretmene karşı gelme hali vardır. Çocuk sevdiği öğretmenlerle sorun yaşamaz. Bu da iyi bir gözlemle anlaşılabilir.
Akranlarla yaşanan sorunlar ve başka travmalar çocuk ve gençlerde ciddi sorunlar yaratabilir ve hiperaktivite ile karıştırılabilir. Bu nedenle hiperaktivite etiketi yapıştırılmadan önce, potansiyel başka hastalıkları elemeli ve iyi bir muayene ile uzman kişilerce tanı konulmalıdır.
Toplumdaki genel kanının aksine, hiperaktif çocuklar daha zeki ya da üstün yetenekli değildir. Her türlü zeka düzeyinde hiperaktivite görülebilir.
Ruhsal, davranışsal ya da bedensel hastalığı ne olursa olsun, kişiyi ya da yakınını rahatlatan ilk şey, tanıdır. Problem arz eden durumlara bir teşhis konulması, sorunu ortadan kaldırmaya yönelik tedavi sürecine geçiş anlamına gelir ve bireyi öncelikle psikolojik olarak rahatlatır, endişesini giderir. Fakat hastalık ne olursa olsun, teşhisin sadece konunun uzmanları tarafından koyulabileceği unutulmamalıdır.
Muayene sürecinde bulguları bir çok parametreye göre değerlendiren uzman doktorların tanısı dışında; kimsenin fikir yürütme yoluyla tanı koyamayacağını unutmamak gerekir. Toplum arasında moda haline gelen ve dilden dile dolaşan bilgileri, doğru kabul etmeden önce etraflıca araştırmak ve mutlaka uzman doktorlara danışmak sağlığa ulaşan en önemli adımdır.
detayÜniversite Sınav Kaygısı
Milyonlarca genç için hayati bir önemi olan üniversite sınavı; gençler için yoğun bir kaygı nedenidir. Hayatının en önemli kavşaklarından biri olan bu sınav, aynı zamanda gençlerin kaygıya dayanıklılığını ve azmini ölçer. Bu sınavla gelecekteki mesleği yani hayat tarzı belirlenir.
Aynı zamanda bu sınav kaygısı ailelere de ister istemez bulaşır. Ailelerde bazen sakinliğini koruyamaz. Bazen anne babalar çocuklarının kaygısı karşısında ne yapacaklarını bilemezler.
Üniversite sınavı kaygısı gencin ders çalışmasını da engelleyebilir. Bu da verimsiz bir çalışmaya neden olur. Verimsiz çalıştığını fark eden genç daha fazla sınav sonucu için kaygılanır. Buda sınavda heyecanlanmasına neden olur.
Kaygı öğrenilen bir duygudur ve kökeni baş edemeyeceğini düşündüğü bir engele dayanır. Üniversite sınavı önünde bir engeldir ve onunla baş edemeyeceğini düşündüğü için kaygı ve heyecan artar.
Genç sınav sonucuna odaklanır ve negatif düşünmeye eğilimlidir. Sonuçta başarısız notlar alacaktır ve hayatı kötü olacaktır.
Gencin bu ön yargılı negatif düşünceleri tedaviyle değiştirilmelidir. Sonuca odaklanmadan daha kısa planlarla çalışmaya odaklanabilen gençler, daha fazla çalışacağından kendini sınava daha çok hazır hissedecek ve kaygısı azalacaktır.
Yine çocukta sonuç odaklı düşünmeye sevk eden başka kaygı odakları vardır. Bunlar anne babalar ve öğretmenlerdir. Öğretmen ve anne babaların aşırı başarı beklentisi ve çıtayı yüksek tutmaları gencin sınav kaygısını arttırır. Bazen aile ve öğretmen bunu çocuğu motive etmek için yapar fakat bazı gençlerde bu ters teperek kaygıya ve sınav sonucu odaklı negatif düşüncelere neden olur.
Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi üniversite sınavı için pozitif bir motivasyon; gencin sınava çalışma azmini arttıracak ve kaygısını azaltacaktır. Bu nedenle gence yol gösterilmeli ve kaygısı ile baş etmesi öğretilmelidir.
Bazı kişilerde ise sınav kaygısı aşırı miktarda hastalık şeklinde olabilir. Bu performans kaygısıdır. Bu durum gencin geçmiş sınavlarında ya da performans gerektiren başka durumlarda ortaya çıkmıştır. Özellikle kalp çarpıntısı, terleme, titreme ve bildiği halde soruları karıştırıp yapamama durumu olur. Bu durumda muhakkak tedavi edilmelidir. Aksi taktirde kişi bildiği halde beklenenden daha az başarı gösterir.
Aile ve öğretmenlerin sınav kaygısı, heyecanı aşırı olan gençleri fark etmesi bu açıdan çok önemlidir ve fark edilince de danışmanlık için yönlendirmeleri gerekmektedir.
detay