Çocukta Mizaç
Çocuğun baştan getirdiği eğilimleri daha çok mizaç olarak düşünürüz. Genel olarak çocuğun genetik getirdiği özellikler diyebiliriz. Bebekken bile insanlar bazı davranışları farklılık gösterebilir. Bu o insanın mizacına göre verdiği tepkidir. Çocuk ve ergen psikiyatrisin de çocukların mizacına göre değerlendirmek önemlidir. Mizaç daha çok insanın kendisine özgü bir durumdur. Onu diğer insanlardan ayırır. Kişilik özellikleri de bu mizacın üzerine oturur.
Çocukta mizaç davranışları yönlendirir ve insanda davranış farklılıklarını yapan durumdur. Temelde var olan mizaç özellikleri çevresel etkilerle şekillenerek bizim davranış modelimizi oluşturur.
Kişilik daha çok gelişen değişen özellikler göstermekle birlikte mizaç daha sabit eğilimleri gösterir. Ama çevresel etkenlerle insanın kişiliğini etkiler. Mizaç özellikleri temel yapı taşını oluşturur. Bebeğin ailesi, çevresi , yaşadığı olaylar bu mizaç üzerine kişiliğinin gelişmesini sağlar. Çocuğun genetik alt yapısı üzerine kurduğu temeller davranışsal özelliklerini oluşturur. Böylelikle çocuğun kişilik özellikleri belirmeye başlar.
Yaşamın ilk yılları kişilik gelişimi için çok önemlidir özellikle ilk 5 yılda kişilik özelliklerinin temelleri atılır. Bu dönemde yaşanan olayalar , ailenin çocuğa davranışı ve bu konuda yapılan olumlu ve olumsuz davranışlar çocuğun gelecek yaşamını ve karakterini etkileyecektir.
Çocuk psikolojisinde çocuğun mizacını göz önüne almadan yapılacak çocuk psikolojik eğitimi hatalı olacaktır. Özellikle anne babaların çocuğun mizacına göre davranmayıp kendi kafalarındaki ideal çocuğu yaratmak, yada kendi kişiliklerine benzer bir kişilik oluşturma çabaları; çocuğun farklı ve mizacına göre ideal bir karakter gelişimini sekteye uğratacaktır. Belki ilerde de çatışmalı anne baba ilişkisi oluşturacaktır.
Sağlıklı bir anne baba davranışı ise çocuğunun mizacına göre ona alternatifler sunarak kişiliğinin gelişmesini sağlamasıdır. Böylelikle çocuk çevre ve aile ilişkilerinde sağlıklı bir kişilik geliştirerek başarılı olacaktır. Çevrede onu sağlıklı bir şekilde içine alacaktır.
Şunu unutmamak gerekir ki mizaç doğuştan getirilen temel yapı taşıdır. Üzerine iyi bir kişilik geliştirilirse herkeste bir potansiyel vardır. Aksi taktirde kişilik bozuklukları gelişir ki buda insan ve çevresi ile ilişkiler derin bir şekilde olumsuz yönde etkiler.
detayÖzel Öğrenme Bozuklukları (Disleksi)
Özel öğrenme bozukluğu (disleksi) okumanın, imla ve yazılı dil alanlarının ve öğrenme işlevlerinin etkilendiği, kar maşık nörolojik bir tablo olarak tanımlanır. İlk başlarda kelime körlüğü olarak adlandırılan hastalık daha sonra disleksi ve özel öğrenme güçlüğü olarak adlandırılmıştır. Bu çocuk ve gençler zekâları normal ve normalin üstünde olduğu halde bazı alanlarda öğrenme güçlüğü çekebilirler: Okuma güçlüğü, yazılı anlatım güçlüğü, matematik bozukluğu ve benzeri değişik alanlarda olabilir.
Okuma bozukluğu en sık görülenidir. Tüm ÖÖG’lerinin %80’i okuma bozukluğudur. Genel toplumda yaklaşık %5’tir. Matematik bozukluğu ise %1 olarak görülür.
Gelişimsel bir bozukluktur ve doğumla başlar; sonradan edinilmez. Erken belirtileri;
- Dil gelişimi gecikebilir,
- Kelimeleri telaffuz etmekte zorlanır,
- Yetersiz kelime dağarcığı söz konusudur,
- Sözcük bulmada ve isimlendirmede güçlük olabilir,
- Çizimde zorlanabilir,
- Dikkat zorlukları yaşayabilir,
- Benzer sembolleri ayırt edemez ya da karıştırır,
- Yönünü karıştırabilir,
- Renk,sayı,önce-sonra,ön-arkagibikavramlarıöğrenmekte zorluk çeker,
- Okul başarısı inişli çıkışlıdır,
- Bazı derslerde çok başarılı olurken bazılarında başarısız olabilir,
- Bazı harfleri yazarken ve okurken karıştırır (b-d, b-p, m-n, b-m, 6-9),
- Okumayı geç söker,
- Okuduğunu anlamakta ve anlatmakta zorluk çeker,
- Yazısı okunaksızdır,
- Hece atlar ya da ekler,
- Haftanın günlerini, renkleri karıştırabilir,
- Çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanır,
- Yaşıtlarına göre daha çocuksu kalır,
- Aklına eseni yapar,
- Sakarlık sıklıkla olur. Tedavisinde özel eğitim programları uygulanmaktadır. Etkili bir ilaç tedavisi yoktur. Yanında dikkat eksikliği varsa ilaç kullanılabilir.
Özel Motor Beceri Bozukluğu
- Görsel algıda ve görsel bellekte zayıflık vardır.
- Kas becerileri bozulur.
- İnce-kaba motor beceriler zayıftır.
- Denge ve koordinasyon sorunları yaşar. İletişim Bozuklukları Sözel anlatım bozukluğudur:
- Gereksinim, düşünce ve isteklerini belirtmek için kullan- dıkları konuşma dilinde sorunlar yaşarlar.
- Kelime dağarcıkları kısıtlıdır ve çeşitlilikten yoksundur.
- Az kelime çıkarırlar, kısa, eksik, dil bilgisine uygun olmayan cümleler kullanırlar.
Anlatılan konu ya da tanımlar düzensiz, bir sırayı takip etmeyen, kafa karıştırıcı ve yaşlarına göre çok basit
detayÇocuk ve Ergenlerde Bipolar Bozukluk (İki Uçlu Bozukluk)
Bipolar Bozukluk (İki Uçlu Bozukluk) çocuk ve ergenlerde çok sık görülmese de kolaylıkla başka hastalıklara benzediği için karıştırılabilir. Bipolar Bozukluk (İki Uçlu Bozukluk) çocuk ve ergende erişkindeki gibi döngüsel olmayıp daha süreğen, gün içinde bile duygudurumun değiştiği bir süreç içerir. Çocukta ve gençte kısa süreli manik ataklar, ergenlik ve gençliğin normal belirtileriyle karıştırılabilir. Genelde hastalığı aile fark edemez. Disiplin sorunları gibi algılayabilir. Bu nedenle aniden başlayan davranış sorunlarında bipolar Bozukluk (İki Uçlu Bozukluk) akla getirilmelidir. Yine çocuklukta aşırı hareketlilik de mani durum ile karıştırılabilir.
Çocuk ve gençlerde bipolar bozukluk tanısı koymak için acele edilmemelidir çünkü bazen depresyon gibi hastalıklarla karıştığı zaman antidepresan tedaviler bipolar bozukluk (İki Uçlu Bozukluk) hastalığının şiddetini arttırabilmektedir. Bu nedenle doğru tanı çok önemlidir.
Bipolar bozukluk oranı çocukluk çağlarından ergenlik çağına doğru gittikçe artmaktadır. Özellikle ergenlik çağında görülen davranış bozuklukları, alkol ve madde kullanımlarında bipolar bozukluk düşünülmelidir. Yine ailede bipolar bozukluk hastalığı var mı diye iyice araştırılmalıdır. Eğer aile öyküsü mevcut ise bipolar bozukluk tanısı özellikle düşünülmelidir.
Çocukta bipolar bozukluk özellikle hiperaktivite bozukluğuyla karıştırılır. İki durumda da çocuk veya ergen çok hareketli ve öfkeli olabilirler ayrıca ısrarcıdırlar ve sınıfın düzenini bozabilirler. Bipolar bozukluk ile hiperaktivite bozukluğu arasındaki fark; hiperaktivite bozukluğu doğumdan itibaren vardır. Bu çocuklar bebekliklerinden itibaren hareketli, uyuyamayan, kurallara uyamayan çocuklardır. Bipolar bozukluğu olan çocuklarda ise hastalık sonradan başlar ve döngüseldir, arada sorunlarının azaldığı dönemler olur. Hiperaktivite bozukluğunda ise sorunlar süreğendir. İki bozuklukta da çocuk ve ergende ders çalışamama ve başarısızlık olabilir.
Bipolar bozuklukta bazen psikotik belirtiler de olabilir. İşitsel varsanılar özellikle olabilir. Sanrılar ise sık görülmez. Sanrılar daha çok erişkin tip bipolar bozuklukta sıktır.
Bipolar bozukluğun tedavisinde tanı konulduktan sonra duygudurum bozukluğu ilaçları kullanılır; bunlar içinde lityum ve bazı antiepileptik ilaçlar vardır. Ayrıca antipsikotik dediğimiz bazı ilaçlar (risperidon, aripiprazol v.b. ) kullanılmaktadır. Belli aralıklarla izlenerek belirtilere göre ilaç düzenlemeleri yapılabilir. Ayrıca destekleyici bir psikoterapi ile aile ve okul çevresinde yaşadığı problemler konusunda çocuk ve gence yardım edilmesi de önerilir.
detayDepresyon’da Psikoterapi
Depresyon tedavisi çeşitli depresyon tiplerine göre değişiklik gösterir. Major Depresyonda tedavi olarak ilaç tedavisi ön plandadır. Ağırlıklı antidepresan ilaçlar kullanılır. Bunu yanında intihar riski olan hastalarda yatarak tedavi değerlendirilmelidir. Depresyonda intihar riski değerlendirilmesi çok önelidir. Bu yatış kararı vermek için hayatidir. Major depresyonda ayrıca destekleyici terapilerde uygulanmalıdır. Hastalık düzelme döneminde psikoterapi ağırlık kazanabilir.
Minör depresyon ve reaktif depresyon gibi hastalıklarda ilaç tedavisi yanında psikoterapi tedavisi de önemlidir. Günlük olaylara reaktif gelişen depresyonlarda hastanın bilinç değişikliği hastalığın şiddetini hafifletir.
Bilişsel terapi, bilişsel davranışçı terapiler bu konuda kullanılabilir. Ayrıca destekleyici ve motivasyonel yöntemler faydalı olacaktır. Hastanın problem çözme kabiliyetleri arttırılmaya çalışılır. Ayrıca okulda , iş yerinde ve evde yaşanan sorunlar ilişki sorunları olarak değerlendirilip çözümleri konusunda yönlendirilmelidir.
Özellikle çocuklarda depresyon tedavilerinde ev, okul yaşantıları çok önemlidir. Erişkinde sorun olarak görünmeyen bazı durumlar çocuk için ciddi sorun olabilir. Mesela arkadaş sorunları, okul değişikliği, mahalle değişikliği çocukta ciddi depresyon sorunu yaratabilir. Bu çocuklarda oyun terapisi sonuç alınabilecek bir yöntemdir. Bazen aşırı kaygılı çocuklar okula başlarken anne babayı kaybetme korkusu depresyon nedeni olabilir. Bu çocuklara güven verecek terapi yöntemleri kaygıyı azaltacaktır.
Ergenlerde yine aile ve arkadaş sorunları dışında depresyon nedenleri vardır. Özellikle büyük sınavla üniversiteye giriş gibi gençlerin psikolojik zafiyet çekmesine ve depresyona neden olabilir. Burada sınavla ilgili motivasyon kayıpları nedeniyle depreyon olabileceği gibi. Depresyon nedeniyle motivasyon kaybı olabilir. Bu da sınav başarısını etkiler. Bu gençlerde baskı ve ders planı işe yaramaz. İlk önce ortada ki depresyonu tedavi etmek gerekir. Depresyon ilaç ve ya psikoterapi yöntemleriyle tedavi edildikten sonra dersle ilgili planlamaya geçilebilir. Şu unutulmamalıdır ki depresyon dikkat ve bellek fonksiyonlarını etkileyerek öğrenmeyi etkiler bu da gençte daha fazla motivasyon kaybı yapar. Bu nedenle sınav dönemlerinde depresyon yaşayan gençlerin tespiti çok önemlidir. Bu fark edilmeyip okul ve dershanelerin daha fazla baskı yapması durumu daha fazla kötüleştirir.
Depresyon insanda yaşam kalitesini çok etkileyen bir hastalıktır. Toplumda bu konuda bilinçlenme bu nedenle çok önemlidir.
detayÇocuklarda Konuşma Gecikmesi ve Dil Bozuklukları
Çocuklarda konuşma gecikmesi ve dil bozuklukları çocuk ve ergen psikiyatrisinde çok sık görülen, çocuk ve ergen psikiyatrisi kliniklerinde sık danışılan bir konudur.
Konuşma gecikmesi zeka geriliği, duyusal bozukluklar (işitme sorunları), nörolojik hasar ve duygusal yoksunluk gibi durumlarda görülebilir. Ayrıca çocuk ve ergen kliniklerine başvuran otizm bozukluğu ve Asperger sendromu gibi hastalıklarda da konuşma gecikmesi gözlenir.
Çocukta konuşma gecikmesi düşünülüyor ise ilk önce ağızın fiziksel yapısına bakmak gerekir . Ağızdaki morfolojik farklılıklar konuşmayı fiziksel olarak engelleyebilir. Mesela dil altı bağı denilen frenulum, dili olması gerektiğinden aşağıda tutuyor olabilir. Bu nedenle çocuk dilini yeterli kıvraklıkta kullanamamaktadır. Çocuk ve ergen psikiyatristi ilk önce bir ağız muayenesi yaparak, gerekirse çocuğu kulak burun boğaz uzmanına göndererek değerlendirme başlamalıdır. Yine ağız ve çevresindeki kasların yavaş gelişmesi de konuşmanın sağlıklı olmasını engelleyebilir. Bu ayrıca beslenme ve yutma sorunları yaratabilir. Psikiyatristin bu yönde de sorular sorması faydalı olacaktır.
Çocuklarda işitme sorunu da konuşma gecikmesi yapabilir. Çok ağır işitme sorunlarını aileler genelde çocukların sese bakmamasıyla anlayabilmektedir ancak hafif işitme sorunları ise konuşmayı geciktirir. Çocuk ve ergen psikiyatristine başvuruda bu da gözünün de bulundurularak ayrıntılı incelenmeli ve birkaç ses çıkararak çocuğun duyup duymadığına bakılmalı ayrıca işitme testi yapılması için de kulak burun boğaz bölümüne yönlendirilmeli ve testin sonucuna göre tedavi planlanmalıdır.
Konuşma gecikmesinin çocuk üzerindeki psikolojik etkileri de izlenmeli ve akranları ile olan ilişkilerine etkileri takip edilmelidir.
Çocuğun yaşadığı evde birkaç dil konuşulması da konuşmayı geciktirebilir. Özellikle Almanya gibi Türklerin çok olduğu ülkelerde evde Türkçe konuşulması kreşte Almanca konuşulması çocuğun bocalamasına neden olabilir.
Çocukta uzun süren hastalıklar, uzun süreli hastane yatışları, özellikle bakım evlerindeki çocuklardaki duygusal yoksunluk ya da anne baba ilgisindeki yetersizlik çocuk gelişimini olumsuz etkileyen ve konuşma gecikmesine sebep olan diğer faktörlerdir.
Son dönemlerde evlerde sık görülen tv , tablet, bilgisayar ile çizgi film v.b. şeyleri uzun süreli izlemek konuşmayı geciktirebilir. Psikiyatriye başvuran ailelerde evde çocuğu oyalamak için tv ve tabletten faydalandıklarını çokça ifade etmişlerdir. Bir süre sonra çocuk tv ve tablet olmadan şiddetli tepki verdiği için annede bunları açmak zorunda kalabilir. Bu durumlarda tv ve tablet kullanımının sınırlandırılması ve ailenin konuşarak iletişimi arttırması önerilir.
Çocuk ve ergen psikiyatrisi, psikoloji kliniklerinde sıkça görülen konuşma gecikmelerinin büyük kısmı ise zeka geriliği, otizm ve benzeri hastalıklardandır. Bu durumlarda ana hastalığın tedavisi öncelikli olmalı ve özel eğitim çalışmaları ve psikolojik tedavi ön planda tutulmalıdır.
Konuşma gecikmesi olan çocuk için bir çocuk psikiyatristine başvurulmalı ve çocuklarla etkili zaman geçirerek konuşması geliştirilmelidir. Çocuklar kendi evlerinde genellikle istediklerini anlatabildiği için konuşma ihtiyacı duymayabilir. Bu nedenle bir kreşe başlatmak da konuşmayı hızlandıracaktır çünkü akranları kendini anlamayacağı için konuşma konusunda çocuk kendini zorlayacaktır.
detayGençler ve Aile
Ergenlik dönemi ve onu takip eden yıllarda çocukluktan gençliğe geçerken insan davranışları büyük bir değişime uğramaktadır. Bu ara dönemde aile olan ilişkiler de değişmeye başlamaktadır. Çocuk ve ergen psikiyatrisine başvurularda bu ailelerdeki uyum sorunları sıkça görülen bir durumdur. Aileler özelikle daha önceden gençlerle ilgili bir deneyimi yoksa bu duruma nasıl adapte olacağını bilememektedir. Kendine daha fazla özgürlük alanı açmak isteyen genç aileyle çatışmaya girebilmektedir.
Ergen psikiyatrisine gelen aileler bu durumu davranış bozukluğu, ergenin sinirliliği ve kural tanımazlığı şeklinde anlatabilir. Aslında bu gencin çevresini tanıması ve daha fazla özgürlük alanı açma çabalarıdır. Aileler koruma amaçlı baskıyı arttırabilmektedir. Genç ise buna karşı koyar, yeni şeyler denemek ister fakat ailesi izin vermez ve bu noktada gizleyerek, yalanlar söyleyerek yapmak istediklerini gerçekleştirebilir. Bir taraftan da ergen bundan suçluluk duymaktadır. Psikiyatriye gelen aileler özellikle bu yalanlardan çok şikâyetçidirler.
Gençler hata yaparak öğrenirler fakat bu hataların onlara zarar vermemesi için iyi bir bilinçlendirme gerekir. Bu yüzden aileler gençlere yakın olmalı, onları her konuda eleştirmek yerine konuşabilmelidirler. Kendi deneyimlerini aktarabilmeleri, çocuk ve gençlere kendilerini dinletebilmelidirler.
Çocuk ve ergen psikiyatrisine gelen ailelerin çoğunun gençlerle ders konusunda tartışmaktan başka konuları konuşmaya fırsatları olmamaktadır. Bu da genci dışarda arayışlara itnektedir. Ev artık onun sıkıldığı ve devamlı eleştirildiği bir yerdir. Bu nedenle ergen evde çok kalmak istemez, vaktini dışarda daha rahat olduğu ortamlarda geçirmek istemektedir. Arkadaşlarını eleştiren ailesine karşı arkadaşlarını korur, ailesini hiçbir şeyden anlamayan, geri kafalı insanlar olarak görebilir ve bu da aileden daha fazla uzaklaşmasına neden olabilir.
Ergenlikte özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranım bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü, depresyon ve anksiyete gibi hastalıklar görülen gençler bu dönemi daha zor atlatırlar. Çocuk ve ergen psikiyatrisine gelen gençlerde ergenlikte davranış sorunları yaşayanlar da hastalık çıkma oranı daha yüksektir. Bu çocuk ve ergenlerde kötü alışkanlıklara eğilim artabilir.
Özellikle gençlerde ani davranış değişiklikleri, arkadaş çevresinin değişmesi, içe kapanma ya da tam tersi ani dışa açılmalar, ders başarısında ani düşmeler üzerinde durulması gereken durumlardır.Özellikle madde kullanan gençlerde yaşam tarzında ani değişmeler olabilir, evdeki hal ve hareketleri değişebilir, okula ilgi azalabilir, eve geç gelmeye başlayabilir.
Dikkat eksikliği olan gençlerde ise dikkat sorunları artar, onlar için okul daha sıkıcı hale gelebilir ve okuldan kaytarma eğilimleri artabilir. Ders çalışmakta çok zorlanırlar.
Bütün bu konularda ailelerin uyanık olması ve zamanında müdahalesi önemlidir. Sakin davranıp sert önlemlerle genci düzeltmeye çalışmamalıdırlar. İlk önce sorunu çözmek için nedenini anlamaya çalışmalı, sonra müdahale etmelidirler. Gerekirse yardım almalıdırlar.
detayDikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda İlaç Kullanımı
Psikiyatriye başvuran danışanların ilk sordukları soru ‘ilaç verecek misiniz’ olur. Genellikle danışmanlar ilaç kullanmak istemezler. Bunun sebebi toplumda ilaç kullanımıyla ilgili oluşan ön yargılardır.
Psikiyatristlerin reçete ettiği tüm ilaçlara genelde halk arasında antidepresan denilmektedir. Esasında antidepresanlar psikiyatride kullanılan ilaçların bir kısmıdır. Bunun dışında antipsikotikler, anksiyolitikler ve uyarıcılar gibi başka ilaç grupları da vardır.
Özellikle çocuk ve ergen psikiyatrisinde kullanılan ilaçlar konusunda aileler çok hassas ve tedirginlerdir. İlaçları bu yüzden akıllıca kullanmak önemlidir. Psikiyatride ilaç kullanımı fayda/zarar oranına bakılarak kullanılmalıdır. Danışanın ilaç kullanırken kazanacağı şeyler yan etkilerinden daha fazla olmalıdır bu nedenle yan etkileri çok yakından takip edilmelidir. Özellikle çocuk ve ergen psikiyatrisinde aileleri çok geniş çaplı bilgilendirmek gerekir. Psikiyatristin her an ulaşılabilir olması gerekir. Psikiyatrist aileyi yeteri kadar bilgilendirip güvenlerini kazanırsa ilaç kullanmak sorun olmayacaktır. Hasta psikiyatrik tedaviden eğer fayda görecekse, ilaçtan mahrum bırakmak hasta için olumsuz olacaktır. Bu durum tedavi olabilecekken daha ilerde hastalığın artmasına neden olabilir.
Çocuk ve ergen psikiyatrisinde kullanılan uyarıcı ilaçlar (ritalin, concerta, medikinet, strettera gibi) ailelelerin en çok endişelendiği ilaçlardır. Bu ilaçlar genelde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda kullanılır ve bu hastalık için en etkin tedaviyi sağlarlar. Özellikle bu ilaçlardan ritalin, concerta, medikinet kırmızı reçete ile verildiği için ailelerin bağımlılık potansiyeli ile ilgili kaygıları olur. Bu nedenle ailelerin bu konuda aydınlatılması gerekir. Ayrıca hasta tedavi sırasında da yakın takip edilmelidir. İlacın etkisi kısa aralıklarla takip edilmeli, olası yan etkileri araştırılmalıdır. Bu takip de sınıf içindeki davranış ve dikkat değişimleri ile olur.
Öğretmenle işbirliği yapılarak sınıfta çocuk ve ergen takip edilebilir. Bazen bu ilaçlar huzursuzluk ve mutsuzluk hissi yapabilir, bu konuda uyanık olunmalı, çocukla bu hisler konuşulmalıdır. Bazen de ilaç öfke artışı yapabilir. Aile ile konuşarak çocukta sinirlilik ve öfke sorunu olup olmadığı sorulabilir. Ayrıca bu ilaçlarla ilişkili çocuk ve gençlerde çarpıntı hissi gibi hisler olabilir. Bununla ilişkili olarak tansiyon ve kalp ritim sorunları araştırılmalıdır.
Uyarıcı ilaçlar çocuklarda anlık dikkat artımı yapabilir. Bu da derslerine uyum sağlaması, ödevlerini yapması açısından kolaylık sağlayabilir ama uzun vadede çocuğun ve ergenin ders çalışma alışkanlıklarını ve sorumluluk duygusunu geliştirecektir. Çocuk ve ergen psikiyatristleri ailelere bu bilgileri vermelidir. Aksi taktirde aileler kısa süreli etkiler üzerine odaklanacak uzun vadeli etkileri bilemeyeceklerdir. Ayrıca derslerden kopan bilgi eksiği olan çocuk ve gençler bir süre sonra dikkat eksikliği dışında dersi anlayamayacağı için dersten iki kat sıkılacaktır ve okuldan soğuyacaktır.
Yine uyarıcı ilaçlarda (ritalin, concerta, medikinet, strettera gibi) aile ve okulu endişelendiren diğer bir konu çocuğun bir anda okulda durgunlaşmasıdır. Daha önce çok hareketli olan çocuk ve genç bir anda durgunlaşması endişe verebilir. Bu çevresi tarafından keyifsiz ve mutsuz olduğu şeklinde yorumlanır. Psikiyatristin buradaki görevi çocuğun mutsuzluktan mı yoksa ilacın etkilerinden dolayı mı durgun göründüğünü anlamaktır. İlacın verdiği dikkat artışıyla beraber eskiye göre daha durgun olması hali normal kabul edilmelidir. Aileye bu konuda güvence verilmeli ve takip edildiği söylenmelidir.
Her gelen çocuk veya genci ayrı ayrı değerlendirmeli ve buna göre ilaç verilmelidir. Bazen alınacak bazı tedbirler çocuğun ders çalışmasını arttırıp derse ilgisini arttıracaktır. Hafif düzeydeki dikkat problemlerinde terapi ve okuldaki müdahalelerle ilaçsız da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavi edilebilir. Ama bunun için iyi bir psikiyatrik muayene ve aile –okul değerlendirmesi şarttır. Minimum zararla maksimum fayda sağlanması ilk amaç olmalıdır.
Ayrıca ilaç kullanan çocuk ve gençlerin sık sık kontrol edilmesi sağlanmalı ailelerin bilinçsizce ilaç kullanımının önüne geçilmelidir. Özellikle sınav dönemlerinde performans arttırmak için kullanılan çeşitli ilaçlar ve vitaminler doktor kontrolü olmadan verilmemelidir.
detay